Günlük
Daha çok kendime olan gözlemlerimle bir günlük burası. Gelişigüzel yazılar; plansız, duygusal, kimi zaman öncesi sonrası tutmayan yazılar. Faydalı olmak için değil iyi hissetmek için buradayım. Kendimi yeniden sevmek için.
-
Mavi Ortanca Düşlenen Yaz
Ortanca her zaman bana güzel geçen yazı hatırlatan bir çiçek olmuştur. Mavi ortancaların gerçek olduğunu sandığım bir yaz. Şimdi bu yazıyı yazarken yine düşünüyorum fidanlığa gitsem mi? Yeni bir ortanca alsam mı? Yeni bir umut, yeni bir bekleyiş… Ortanca dışında bambaşka bir saksı çiçeği de olabilir. Filizlendiğinde hangi renk olacak çiçekleri sabırsızlıkla beklerim. Yaz geldi değil mi? dedim. Bir şeyler değişmeli. Bende mi bir şeyleri değiştirsem? Günlük olaylar veya kişiliğim zaten düzenimi bozuyor. Ben değişirsem belki daha iyi olurum. Kalan günlerim güzel geçer. Her niyetlenmem de diyete pazartesi başlayacak insanlar gibi oluyorum. Düşünüyorum, inanıyorum ve planlıyorum ama ertesi gün pişmanlıkla geç kalkıyorum. Kahvaltı yapıp kendime gelmemle karanlık oluyor, ışıklarımı açıyorum.…
-
İş Hayatında Tecrübeler: Geçen Yılbaşı
İş hayatında zorluklar sadece beden yorgunluğundan kaynaklanmıyor. Çok çalışmak başarı getirir mi? Hayır böyle bir kural yok. İş hayatında oyun kurallarına pek uyulmuyor. Ne kadar iyi çalıştığınızın bir önemi yok. İş hayatında başarılı olmak, yükselmeniz, yükselmek dışında sadece yerinizi korumanız için bile insan ilişkileri gerekiyor. İş deneyimleri sadece iş anlamında değil hayat ve insan ilişkileri içinde deneyim sağlar size. Ve bu deneyimler iyi veya kötü dönüm noktaları olur. Şimdilik kısa bir iş hayatım olsa da kendime göre tecrübeler edindim. Karakterimin ortama uyum sağlamayan ve yalakalık yapmayan tavrından dolayı da oyunu yanlış oynadığımı yeni yeni anlıyorum. İş hayatında olan çatışmaları haksızlıkları anlatan filmleri izledikçe, hikayeleri duydukça bunları sadece benim yaşamadığımı da…
-
Saat Sesleri
Her yerde saat sesleri. Odamda saat sesleri, işte, okulda, sokakta… Hayatın sesi saat sesleri. Eskiden öyleydi. Her odada bir saat olduğunu hatırlıyorum. Pilleri biter, geri kalır, bazen de sesleri kesilirdi. Şimdi duvarda bıraktıkları izler dışında varlıklarından eser kalmadı. Ama korkum hâlâ var. Uyandığımda çoğu zaman saate bakmaya korkuyorum. Neye geç kalıyorum bende bilmiyorum. Ama geç kalmışlık hissi bazı günler daha fazla kendini belli ediyor. Bir yanım günü yaşamak istiyor diğer yanım güne başlarsam kötü bir şeyler olacak gibi hissediyor. Kahvaltıyı geciktirmek, çalışmayı geciktirmek, bu tedirgin bakışlar beni ne kadar koruyabilir? Kendimi neden kısıtlıyorum. Çekiniyorum. Yaşamaktan, hayatın içinden olmaktan çekiniyorum. Fakat ne kadar yaşamak istediğimi bilemezsiniz. Her şeyi tatmak, okumak, düşünmek…
-
Tekir Kedi Kim?
Tekir kedi blog sayfam için başta harika bir isim gibi geldi. Çünkü kelime bile içimi ısıtıyordu. Blog ismine karar verirken başta kendi adımı kullanmak da istemedim. Neden bilmiyorum göz önünde olmak istemedim. Belki sonra dedim. Dostluk kurduğum isimsiz kediyi hatırlatacak kelimelerle başlamak istedim. Patisini, sıcaklığını yanımda düşleyerek yazdım ilk blog yazılarını. Kahverengi bir tekir kedi vardı eskiden dükkânda. Küçük misafirlerin gelmesini engellerdi. Staja alışmak için erken başladığım Haziran’da sürekli bir köşeye toparlanıp uyuyan bir kediyle karşılaştım. Acıktığında ona dört dilim salam veriliyordu. Bir köşesi bile olmayan kedi sürekli eller altında mıncıklanıyordu. Sonra bana da dilim salamlardan aldırdılar ve sen besle dediler. Başta dört sonra beş hatta bazen paketin tamamını vermeye…
-
Doğum Günüm ve Seçim Günü
Bugün benim doğum günüm, anneler günü, Çiftçiler Günü ve aynı zamanda seçim günü. Bugün ilk oy kullanışım değildi. Ama uzun aradan sonra ilkmiş kadar heyecanlandım. Uzun süre evde oturunca, alışverişi bile evden çıkmadan telefondan yapınca biranda kalabalık insana gerginlik verebiliyor. Seçim günü yaratılan ciddiyet ayrı, kalabalık ve annemle benim uykulu sersemliğimiz durumu deneysel bir hale getirdi. Bu heyecan benim doğum günüm için geçerli değil. Basık tavanlı bu okul küçükken nasılda kocaman geliyordu. Eskiden sürekli yanından derse yetişmek için koşarak geçtiğim gövdesindeki şekli ayı kafasını andıran ağaç bile olduğu yerdeydi. O zamandan ne çok şey değişti. Her seçim günü aklıma geliyor iyi ve kötü anılar, zamanın ne çok geçtiği. Oysa insan…
-
Blog Açmak İçin Tereddüt Ederken
Blog açmak için başta birçok kez düşündüm. İşsizlik günlerimdi ama amaç sayfadan para kazanmak değildi, bana ait bir sayfa olması ve bir şekilde yazdıklarımın insanlara ulaşmasıydı. Aslında içimden hep “blog senin neyine” desem de bir şekilde kendimi kötü sonuçlara da hazırlayarak işe başladım. Bir işe başlamadan önce çok düşünüyorum. Fazla ayrıntılara takılıyorum. Benim sorunlarımdan biri bu. Yarar getirmeyecek bir sayfanın para ve emek kayıplarını düşününce hep geri çekildim. Dahası yazdıklarımı bir blog sayfasında paylaşacak kadar değerli ve okunaklı bulmuyorum. Ben bile geriye dönüp yazdığım bir hikâye, şiir veya hiçbir şey olmamış satırları okurken “bu ne be!” diyorum. Aynı konuyu benzer satırlarla kendimi tanıttığım yazıda da anlattım. Ama şuan işsizim. Sadece…