İntihar Mektubu
Bir gün intihar edersem ardımda intihar mektubu bırakmam. Anlık gelen cesaretimle, durmuş beynimle intihar ederim. Aslında belli bir ders vermek ya da bir şey anlatmak gibi bir derdim yok. O yüzden o mektuba ne yazardım bilmiyorum. Bendeki bu ölme isteği biraz çabalamadan başarılı olmak veya para kazanmak isteyen insanların taleplerine benziyor. Günlük hayatta, yolda insanlarla konuşurken “şimdi intihar etsem nasıl olur?” diye soruyorum içimden. Belki bu sefer korkaklık etmem, başarabilirim. Sonradan karşımdakinin bir sorusu veya aklıma gelen sakat kalma korkusu beni düşüncemden uzaklaştırıyor.
Rüyalarımda atladığımı görüyorum. Uyanıyorum. Annemin tepkisini, arkamdan ağlar mıydı onu düşünüyorum. Bir anda gelen, bir anlık bir rahatlama. Sanki yanlışların yükü kalkıyor üstümden. Hiçbir önemi kalmıyor hataların. Neyi doğru yaptım, neyi yanlış yaptım hepsi önemsiz.
Sokakta insanları görüyorum, metrodaki insanlara bakıyorum. Hala saçlarını boyuyorlar, model veriyorlar, özenle giyiniyorlar. Tarz giyinmeye çalışıyorlar. Duruşları var. Nasıl da yaşamaya devam ediyorlar?
Son bir aydır uyku düzenim iyice bozuldu. Sabah 6-7 gibi yatağa gidip akşam 18.00’de uyanır oldum. Tabi bu hafta içleri babamın yanına gittiğim için 14 bazen de 15 oluyor. Kış olduğu için uyumadan önce odam o saatlerde karanlık oluyor. Uyandığım zamanda da karanlık oluyor. İlk uyandığımda bu hoşuma gidiyor. Sanki daha güneş doğmadan erken uyanmışım gibi seviniyorum. En azından ilk saniye.
Geçen gün annemin ablasının, annesinin, yeğeninin ölüm haberlerini aldık. Hepsi peş peşe ölmüş değiller sadece akrabalık ilişkilerimiz iyi olmadığı için bizim yeni haberimiz oluyor. Annem onlardan bahsederken “hayatla bağları yoktu” diye bahsetti. Hayatla bağı olmak.
İnsan neden intihar eder? Neden intihar eden insanların ardından üzülürüz? Ölürken acı çektikleri için mi? Hayatından vazgeçtiği için mi? Ölmeyi istemeden önce kötü bir şey yaşadığını düşündüğümüz için mi? Neden kurtulmuş olabileceğini düşünmek yerine onlar için üzülürüz? “Ne yaşadı ki ölmek istedi” deriz çoğu zaman. Acı çekmeden öldüğünü düşünsek bile yine de üzülürüz. İnsanlar ölümünü bekledikleri bitkisel hayattaki insanların kalbi durduğunda bile üzülüyorlar. İletişim kuramıyor olsa bile o insanın yatakta yatıyor olması sanki iyi hissettiriyor. Ama ölen kişi için üzülmemizin nedeni sanki daha çok geride kalanlar için, onu bir daha göremeyeceğimiz için. Yoksa gerçekten ölen kişinin son dakikalarında artan acısı için mi? İntihar eden insanlar için de onu bu seçime iten baskıdan dolayı mı üzülüyoruz?
İntihar etmiş insanların haberlerini okuduğumuz zaman genelde bu insanların hasta veya kötü olaylar yaşamış insanlar olduklarını öğreniyoruz. Peki, bir insan hasta olmadan, kötü olaylar yaşamadan ölmek isterse bu diğer insanlara hakaret olur mu? Genelde yaşamın kutsallığından dolayı insanlar ölümü istemeyi mantıklı görmez. Ki her türlü canlı için bu istenecek son şeydir biliyorum. Ne olursa olsun içgüdüsel olarak yaşamımız için çabalıyoruz.
Etrafta ölen veya hasta insanlar varken sağlıklı olarak intihar etmeyi düşünmek korkaklık veya değerbilmezlik gibi anlaşılıyor. Ama bence bir insanın neden intihar ettiğini asla bilemeyiz. Haberlerde intihar sebepleri olarak işsizlik, zorbalık, travma, yalnızlık, depresyon ve psikolojik hastalıklar sayılır. Kim nereden bilebilir ki o insanın gerçek nedenlerini. Hatta belki kendisi bile bilmiyordur. Ardında intihar notu bırakmadığı sürece hayatındaki sorun veya eksikler üzerine tahminlerde bulunuyoruz sadece.
Bazı filmlerde intihar etmek istediğini söyleyen karakterler intihar etmeye çalıştıklarında veya başlarına kötü bir olay geldiğinde canlarını korumaya başlıyorlar. Aslında ölmek istemediklerini fark ediyorlar. Yakın zamanda izlediğim iki film var; Darwin’e Son Taksi (Last Cab to Darwin) ve Ove Adında Bir Adam (A Man Called Ove – En Man Som Heter Ove).
Avustralya yapımı Darwin’e Son Taksi filminde Rex mide kanserinden dolayı üç aylık ömrü kaldığını öğrenir. Kendi istediği şekilde ölmek istediğini söyleyerek ötanazi için Darwin’e kendi taksisiyle gitmeye karar verir. İsveç yapımı olan Ove Adında Bir Adam filmindeyse başta huysuz olarak tanıdığımız Ove karakteri farklı şekillerde intihar girişlerinde bulunur. Her birinde araya giren başka bir olaydan dolayı intihar etmeyi başaramaz. Film ilerledikçe çocukluk anılarını, babası ve karısıyla olan anılarını izleriz. İki filmde de ana karakterler farklı nedenlerden dolayı ölmek isterler ve denerler de. Ama ölüm anı geldiğinde ya korkarlar ya da ölmek istemediklerini fark ederler. Okumadım ama sanırım benzer bir konu Veronika Ölmek İstiyor kitabında da var.
İntihar etmek isteyen birini bu seçimden uzaklaştırmak için kişinin üzerine yapılan baskının anlamsız olacağını düşünüyorum. Zaten en değerli olan canından vazgeçmeye hazır biri için hangi sebebi sunabilirsiniz ki? İki yıllığa giderken yurt odasında videolarını izlemeye başladığım bir kanal var; Nebuch. Kanaldaki İntihar Üzerine videosunu defalarca izledim. Yorumlarını okuduğum zamanda fark ediyorum ki benim gibi bu videoyla iyi hisseden birçok insan var. Anlamaya çalışmadan zaten aklımdakileri duymak hoşuma gitmişti. Garip bir şekilde bu video beni sakinleştiriyor.
Daha önce de söyledim ölüme yakında hissetmek hayatı daha çok sevmenize neden oluyor. Ölümden bahseden insanların aslında hayatı ne kadar sevdiklerini biliyorum. Hatta bence intihar etmek isteyen insanlar hayata karşı kırgın olan insanlar. Hayatın kendisiyle konuşamayan insanlar.
Bugün anneme “ölmek istiyorum” diyemedim. Ne düşünür ondan korktum. Kendi ölümümü her düşündüğümde gözlerim kızarıyor, yaş akmaya başlıyor, başım ağrıyor. Belki de o kadar çok ölmek istemiyorum. Yoksa sadece bunu istemiş olmak mı beni üzüyor?