Kelebek Olmak İçin Bekleyen Tırtıllar
Kelebek tırtıl olduğu zamanları hatırlıyor mu? Kozasından çıktıktan sonra ömrünün kısa olacağını biliyor mu? Tırtıl kelebeklere bakıp imreniyor mu, büyümek isteyen çocuklar gibi? Kelebek tırtıla bakıp kozasından çıktığına pişman oluyor mu? Dahası kelebek büyümüş olmanın yükünü hissederek tırtıl anlarını özlüyor mu?
Belki de hiçbirini hatırlamıyor. Düşünmüyor bile. Kozadan çıkma anını hatırlamak kötü olurdu. Annem doğa bir şekilde o anları bize hatırlatmıyor dedi. Ben bebekliğimi hatırlamıyorum. Öyle bir dönüşüm yaşasaydım belki bu acı verici olabilirdi.
Değiştiğimi düşünüyorum. İyi anlamda olabilir. Kötü değişimler de olabilir. Hoşuma gitmeyen duygularım da oldu. Aslında bana zarar veren duygular bunlar. Ama her şekilde şimdiki halim daha kırılgan ve hassas olsa da çocuk Candan’a hatta ergen Candan’a kıyasla daha kendini bilen bir zihne ve hisseden bir bedene sahip oldum. Öfkelerim arttı, acılarım ve isteklerim. Tüm ağlama sebeplerim. Kendimi tanıdım ama bu değişim sonunda. Kimi isteklerime doydum, tüm o çocuksu isteklere. İş başvurularında abartılacak bir özgeçmiş yok elimde. Dolu görünecek bir eğitimim yok. Ne yaptın bu hayatta deseniz hiçbir şey. Sinirlenmekten, çözemeyeceğim sorunlara kafa yormaktan ve başka atmosferlerde nefes almaya çalışmaktan başka bir şey yapmadım. O yüzden blog açtığımda (hatta şimdi bile) “ben ne yazarım ki insanlar okur, anlatacak ne hayatım var?” dedim.
Ben bile beni bilmiyorum. 25 yaşındayım ve şimdiye tanımış olmam gerekirdi. Kendimi sorgulamam o kadar küçük yaşta başladı ki kendimi olduğu gibi aynada göremiyorum. Yapıştırdığım tüm etiketler, gelecek için aldığım notlar üzerinde aynanın. Kendime odaklanmaya yeni yeni başlıyorum. Sorunlar önemli değil, keyif almam önemli demeye yeni yeni başladım. Ben kendimi sorgularken, asosyal yaşantımda sadece kendime odaklandım zannederken, kendimi gördüğümü sanmıştım. Şimdi kafamın içine soktuğum tüm pis düşünceleri atmaya çalışıyorum.
Olabilecek en iyi halimle kendime veda etmek istiyorum. Otobüste giderken izlediğim manzaradaki binaların, ağaçların, insanların keyfini çıkarıyorum. Terlemenin, terledikten sonra rahatlamanın ve suyun yüzümdeki ferah dokunuşlarının keyfini çıkarıyorum. Çabalamanın ve çoğu zaman sıkılmanın ama bir anlığına geleceği düşünmeyi bırakmanın keyfini çıkarıyorum. Annemle, babamla sorunsuz bir gün geçirmenin keyfini çıkarıyorum. Bazen çocuk bazen yaşlı gibi hissediyorum. Ve bunun arası yok sanki. İnsanlar bana bakıp sen nasıl 25 yaşındasın diyorlar. Bunu bazen küçük göründüğüm için bazen de yorgun göründüğüm için söylüyorlar. Yetişkin olamadan yaşlanmak istemiyorum. İyi ki intihar etmedim diyebilecek miyim? Bir başka güzel yaz yaşayacak mıyım? Sabah kalkmak için hevesim olacak mı? Bir başka kediyle tanışacak mıyım?
Karanlık beni rahatlatıyor ama aydınlık zorba sanki. Karanlıkta kendimi becerikli, güzel, akıllı, sağlıklı bulabiliyorum ama aydınlık kusurlarımı gösteriyor bana. Geleceğe dair gerçekçi hayaller kurmayı 17 yaşımda bıraktım. Şimdikilere hayal değil serap denir. Bilmeden gördüğüm seraplar, birden kaybolan gözümün önünden. Beni yoran rüyalar gibi. Karanlıkta kendini kandırmak daha kolay.
Kozadan çıkmayı başarabilecek miyim ve çıktıktan sonra ne kadar vaktim var bilmiyorum. Ama denemek istiyorum.