Sırada Kabuslar var
Rüyaların hayatımda büyük bir yeri var. Bir dost, bir düşman, bir akraba, bir öğretmen oluyorlar zaman zaman. Geçmişte kalan bir anı kadar gerçek benim için. Zaman zaman hatırladığım ve başıma gelmiş kadar ürperdiğim kabuslar var. Senelerdir her gece rüya görüyorum. Çoğu zaman günlük yaşamdan daha fazla rüyalar beni yoruyor. İnsanlar üstümdeki yorgunluğu anlamıyor. O yüzden rüya görmemeyi dilediğim çok zaman oldu. Denedim de, tabi nasıl denenir bilmiyorum. İlaç kullanmaya çalıştım, düşünmemeye, çalışıp kendimi yormaya ve yatağa yatınca uykuya kolay dalmaya çalıştım.
Rüyalar bir deneyim mi tartışılıyor. Sonuçları fiziksel olarak direk etkilemiyor, yaşananlar gerçek olmadığından ve oradaki diğer insanların hayatında deneyim olmadığı için genelde çoğu insan rüyaları umursamaz. Ve belki de doğrudur, üstünde durulacak kadar bilinçli değiller. Ki duygusal değişimler fiziksel hasar oluşturabiliyor. Ama rüyadaki olaylar izlediğimiz bir film kadar mı temas ediyor bize? Yoksa içinde yaşadığımız olay kadar mı?
Tabi beni rahatsız eden rüyalar dışında bazen beni farklı bir havaya sokan, hiç aklımdan geçmemiş deneyimleri yaşatacak ilginç rüyalar da oluyor. Belki de rüyaların en mükemmel özelliği budur, sınırının olmaması. “Bu mantıksız, imkansız, fizik kurallarına aykırı” gibi pürüzleri olmuyor. Uyumanın bir yemek, bir kedi kadar tatlı ve zevkli olduğu zamanlar. Dolu dolu bir kitap okumuş olmanın, baştan sona kendini vererek bir film izlemek gibi. Tabi bu sınırsızlık bazen korkunç kabuslar da yaratıyor.
Bu ilginç rüyalara tam olarak güzel diyemem. Hatta ben “güzel rüya” gördüğümü hatırlamıyorum. Belki de bu tam olarak istediğim bir şey olmadığındandır. Beklediğim bir gelecek, insan, olay yok.
-Herkesin vardır!
-Bilmem aklıma gelmiyor.
Kabuslar farklı bir boyut. Hepimiz için öyledir. Herkes gibi kötü olayların yaşandığı, uyanınca kötü hissetmeme neden olan kabuslarım var. Ama ayrıca beni en çok etkileyen ve yatakta bağırarak uyanmama neden olan kabuslarım da var. Ve bu kabuslar o kadar gerçek ki annem salondan koşarak odama, yanıma gelip “kabustu, sadece kabus” demese gerçek olduğuna inanabilirim.
Annemin anlattığına göre ben küçükken çabuk telaşlanan ve duygularını abartılı yaşayan bir çocukmuşum. Ve tabi bu rüyalarımı etkiliyor. Çok bağırarak annemi uyandırdığım oldu. Bu bazen bir sürece dönüşüyor ve günlerce devam ediyor. Burada kızgınlıktan çok korkudan bahsediyorum. Olmasından endişelendiğimiz bir olaydan. Annem bir kez yaşandığında sürekli koridor ışığını açık bırakarak tetikte uyuyordu. Hatta bu durum çocukken ilk olduğu zamanlar bana kızdığını hatırlıyorum. Odama gelip “Neden bağırıyorsun? Deli misin?” diye kızmıştı.
Bense sürekli korkardım. Korku genetik mi? Annem kendinin farklı bir korkak, babamın farklı bir korkak olduğunu söylüyor. Ben bu iki korkak genin karşımı olarak sebepsiz korkarak mı doğdum? Hâlâ pencere açık uyuyamıyorum. Kapıyı belki üç-dört kez kontrol ediyorum.
Küçükken uyandığımda tepemde bulduğum, yatağımın arkasından kafaları baş aşağı bakan cadılar ve canavarlar vardı. Anneme söylediğimde annem “söyle onları döverim” demişti. Söyledim. İşe yaradı mı bilmiyorum. Ne zaman kabuslar görmeyi bıraktım hatırlamıyorum. Çocukken tuvalete gitmeye bile korkardım. Korkudan bir ışığı açmadan diğer ışığı kapatmazdım. En son ışığı kapalı odama dönerken banyodan koştuğumu hatırlıyorum. Yorganıma sarılır ve tamamen içinde olarak kolum bacağım görünmeden yatardım. Hatta bazen sadece gözlerim dışarıda burnumdan aşağısı yorgan altında zor nefes alırken uyumaya çalışırdım. Çocukluğumun bir kısmı kabuslarla geçti. Hep odamda biri var gibi hissettim. Acaba ne değişti? Ev aynı, beden aynı. Onlar sadece korkularımın şekil bulmuş hali, gölgesi mi?
İstifa etmeme yakın bu kabuslar yeniden başladı. Gerginliğim işteki durumumdan mı evden mi bilinmez giderek katlanmam zorlaştı. Duygusal dirençten çok bedensel direncimi de kırıyordu. Göz, mide sorunları ve sık sık grip olmak beni ve bedenimin zor çalışmasına neden oluyordu.
Zaman zaman canımızı sıkan babam da dengimin bozulmasına yardım etti. Oturduğumuz ev yasal olarak onun. Ayrıca su ve doğalgaz da onun üzerine. Çalıştığım kırtasiyeye gelerek su, doğalgazı kapattıracağını ve ev için bizden kira alacağını söyledi. Patronumun ve müşterilerin gözü önünde bunu yapan kişinin en çok güvenmem gereken, bana destek olması gereken “babam” olması canımı çok yaktı. Sürekli affedip, sıfırdan başladığımız babamdı bu. Akıllanmasını beklediğim babamdı. Her defasında kötü hissettirmeyi nasıl başarıyordu?
-“Suyu da kapattırıyorum, doğalgazı da. Kira da alıcam sizden!”
Bu konuşma sonrasında babamı telefondan engelledim. Mahkemede annemi savunmak için ablamla birlikte şahitlik yaptık. Avukatıyla birlikte babamın bana nasıl baktığını hatırlıyorum. O dakika annemin, ablamın ve benim düşmemek için birbirimize tutunduğumuzu da. Tüm bu olayların arasında büyüdüğümü düşünürken yeniden çocukluğumdaki korkularım geldi. Yeniden lisedeki bunalımlarım başladı. Korkuyorum; karanlıktan, odama birinin girmesinden, evde yabancının dolaşmasından, dolaptan, yataktan.
(Kabus 1)
Babamın bizi evden atma ihtimalini annem bir süre benden saklamış. Telaşlanacağımı tahmin etmiş ve ablamdan da bana söylememesini istemiş. Ama ihtimal mahkemeye taşınınca bana söyledi. O gece bağırarak annemi de ablamı da uyandırmışım. Ne gördüm hatırlamıyorum ama hissettiğim karanlığı hatırlıyorum. Görüntünün aklımda kalmamasına sevinmiştim. Ama sonra daha çok korkutan kabuslar oldu.
(Kabus 2)
Vücudum tamamen yorganın altındaydı uyumadan önce. Rüyada da aynı şekilde uyuyordum. Zaten kış olduğu için üşüyordum. Oda tamamen karanlık, kapım kapalıydı. Ben uykuyla uyanıklık arasında yatakta kıvranıyordum. Sanki bir ateş başında ısınmaya çalışır gibiydim. Başımı yavaşça kapıya döndüğümü ve o sırada kapının aralandığını hatırlıyorum. İçeri bir gölgenin girdiğini gördüm ve annem sandım. Gülümsedim. Yeniden uykuya dalmak için gözlerimi kapattım.
İçeri giren gölge yatağımı kapladı ve ellerini boğazımda hissettim. O sırada gözlerimi açtım. Ama o kadar karanlıktı ki sadece gölge olarak iri bir adam görebiliyordum. Kim olduğunu anlamadım. Hiç sesi çıkmıyor, hiç zorlanmıyordu. Boğazımın sıkıldığını hissediyordum. Bağırmak için güç bulmam zor oldu. Ağzımı açıp sesimi çıkarmayı başardığımda bir süre sadece gölgeye doğru bağırdım. Annem o sırada çoktan odama gelmiş, ışığı açmış ve beni uyandırmaya çalışıyormuş. Gözlerimi açsam da rüyadan çıkamadım bir süre bağırmaya devam ettim.
(Kabus 3)
Yaşlı bir kadın vardı, küçük bir kadın. Cüce gibi, çocuk boyunda.
Annem koridordaki ışığı yakmıştı uyumadan önce. Önceki kabustan dolayı kapımı da ışığı da açık bırakmak istedi. Kabuslar tekrar ederse yanıma çabuk gelmek istiyordu. Aynı ışık, kapı görüntüsü rüyamda da vardı. Kadın oda kapımın önünde duruyordu. Işık arkasından geliyordu. O yüzden süliettini görüyordum. Uzun kıvırcık saçları tel tel parlıyordu. Yere kadar uzun saçları uzun elbisesiyle karışmış ve cadı görüntüsü veriyordu. Ben sırtüstü ve başım kapıya dönük yatıyordum. Yaşlı kadının sesini duydum:
-“Yatağımdan kalk! O yatak benim!”
Başta ne olduğunu anlamadığımdan sadece bakıyordum. Vücudum hareket etmiyordu. Gözlerim dışında kafam dahil tüm vücudum felç olmuştu. Kadın sözlerini tekrarladı. Ben kadının istediğini anlamasam da görüntüsünden korktuğumdan yapmaya çalışıyordum. Vücudum kendine gelsin diye gözlerimi kapayıp açıyordum. Kadın aralıklı olarak sözünü tekrar ediyordu.
-“Tamam. Kendime geleyim kalkıcam.” dedim. Kadın sabırsızlanmıştı. Ve sözü tekrar ederek yaklaşmaya başladı. Her söylediğinde bende her gözümü kapattığımda bedeni bana daha çok yaklaşıyordu. Ama sanki süzülüyordu. Yürüdüğünü görmüyordum. Ayakları yok gibi ışınlanıyordu.
Gözlerimi kapatıp açıyordum. Her gözümü açıp kapattığımda biraz daha yaklaşmış oluyordu. Zaten kapıya yakın olduğu için yatağa iki saniyede gelmişti. Kadın en son yatağın dibine geldiği zaman dayanamadım bağırdım. Bağırmam ablamı uyandırmış ve kapının önüne gelmiş. Benim gözüm açık rüyadaki pozisyonda bağırmaya devam ediyordum. Annem zaten salonda uyanıkmış ve koridordan koşarak gelmiş.
Ağladım. “Neden bana böyle oluyor?” diye ağladım. “Ben hiçbir şey yaşamadım ki!” Kadının bedeni sanki hâlâ koridorda gibi hissediyordum. Sürekli dönüp kapıyı kontrol ettim. Annem babamın durumundan dolayı gergin olduğumu söyledi. Güneş doğmak üzereydi. Ama daha işe gitmeme vardı. Salona geçtim. Bir süre annemin yanında, salondaki koltukta dinlenmeye çalıştım.
Kabuslar Dışında
Bazı anlarda var; kabus değil ama uykuyla uyanıklık arasında korkuya kapıldığım çok zaman oldu.
Hatırlıyorum;
Karşı odada bir ışık, bir süre yanıp sönüyordu. Bir iki defa yaptı bunu. Evde biri var gibi hissettim. Yeniden çocukluğumdaki koridor korkusu aklıma geldi. Eskiden ablamla kaldığım odada tek başıma yatıyordum şimdi. Bu sefer onu uyandıramazdım. Kalkıp benim bakmam gerekiyordu. Yerdeki tahtaların gıcırtıları, çekmece kapatma sesleri vardı. Bir hırsız mı? Yoksa bir katil mi? Peşimdekinin ne olduğu bilmek ona karşı koymamı kolaylaştıracak gibi yüreğim ağzımda, nefeslerim beni boğarken kapıya baktım. Ellerim çenemin altında birleşmiş bir süre nefesimi tuttum. Evdeki sesleri dinliyordum. Hâlâ geliyordu sesler. Hâlâ duyabiliyordum tahta seslerini.
Yorganı elimle ittim. Bir süre yatakta oturdum. Birde öyle dinledim sesleri. Bu sefer bazı nefes sesleri vardı. Kendi nefesimi tutarak kapıya yakın olan seslere odaklandım. Ayağa kalktım, pijamamı avuçlarımla sıkarak tuttum. Kendimi kapıya sürükledim. Önce kapı aralığından görünen koridora ve karşı odaya baktım. Herhangi bir şey görmüyordum ama kendimi evde biri olduğuna inandırmıştım. Kapıyı tamamen açtım. Bir yandan ayak seslerini duymaya devam ederken bir yandan da odamın ışığını yaktım. Karşı odaya göz gezdirdim ama geri kendi odama kaçtım. Geri oturdum yatağıma. Uyuyamadım. Işık açık hava aydınlanana kadar bekledim. Evde biri olduğunu hâlâ inanıyordum. Sanki benim uyanık olduğumu bilirse gelmezmiş gibi.
Küçükken uyurken çok korkardım. Kabuslar gecelerimi mahvederdi. Kabuslardan, geceleri “onların” gelmesinden korkardım. Koridorda hep ışık olurdu. Mum ışığı gibi yanıp sönen ve hareket eden. Ve bir hışırtı sesi de gelirdi. Korkudan uyuyamazdım, tuvalete gidemezdim. Çocukluktan kalan bu hisler bazen yeniden ortaya çıkıyor.
Çocukluğumuzda dolabın içinde, yatağın altında, kapının arkasında bekleyen canavarların olmadığını ne zaman fark ettik? Ne zaman olmadıklarına kendimizi inandırdık? O canavarlar biz büyüdüğümüzde hâlâ odamızda bekliyor mu?
(Bunu yatmadan önce düşünmek pek hoş olmadı.)